Annem, Babam ve Ben
Tarih Tekerrürden İbaret Olmasın
Bugün atalarımıza ihanet olmasın diye dün onların yaptıklarını daha çağdaş sandığımız bir bakış açısıyla “aynen” yineliyoruz. Biz bu yaklaşımı değiştirmedikçe dünyevi sistem ve içeriği de dönüşme şansı bulamıyor. Oysa, değişim elde etmek için önce benzer durumlarda farklı seçimler yapmak ve bu seçimin sistemdeki sonuçlarını görmek gerekiyor. Bunun gerçekleşebilmesi ancak atalarımızdan farklı adımlar atmakla olasılık kazanabilir.
DNA tohumdur. Aynı aileden aynı tohumları alırız. O yüzden evliliklerin farklı DNA'ların birleşmesi anlamına gelmesi önemli (ülkemizde maalesef hâlâ çok sayıda akraba evliliği var ve bu da dönüşümü daha da zorlaştırıyor). Kiminle evlenirsek evlenelim, evrimleşmek bir Yaratıcı Kaynak emridir, uymak yararımıza olur. Evrimleşebilmemiz ancak benzer durumlarda farklı seçimler yaparak ortaya çıkabilir.
Evrimleşemiyor ancak teknolojik olarak gelişip bunu evrimleşme sanıyoruz. Neden?
Kimimiz eskiye, kimimiz daha da eskiye öykünüp dururken bunun aslında atalarımıza ihanet korkusu olduğunu fark edemiyoruz. “Çağdaş dünyada orta çağ kafasını taşıyor” dediklerimiz de içimizin birer yansıması ve çoğunlukla biz bunu görmeyi reddediyoruz. Kendimizi çok çağdaş sanıyoruz. Genellikle değiliz ve olamadığımız gerçeğine çok da dayanamıyoruz ve diğerini işaret ederek kendimizi kendi göz alanımızdan çekip karanlığa gömüyoruz. Neden böyleyiz? Çünkü değişimin atamıza ihanet olacağını sanıyoruz. Çünkü unutuyoruz: çağdaşlık tekâmüle uyum sağlamaktır ve gerçek tekâmül de yeni seçimler gerektirir. Çünkü tekâmül Allah Emri olsa da içimizde bir şey yeni ve denenmemiş seçimler yoluyla Allah'a ihanet edip cezalandırılmaktan ölesiye korkuyor!
Evlilik aile sistemimizin dışındaki bireylerle olduğunda hastalık ve sorun taşıyan genlerde doğal ayrışmayı destekleyen bir yaklaşımdır. Akraba evlilikleri evrimleşmeyi fiziksel olarak da geciktirirken, başka ailelerden birileriyle evlenmek en azından fiziksel varlığımızda bir ayıklama aracı olarak hizmet edebilir. Çocuğun DNAsı % 50 anneden ve % 50 babadan gelir. Evlilik var olan sistemsel (ailesel) tohumlarımıza dışarıdan aşı almak gibidir. Böylece iki sistem yeni bir tohum türü oluşturabilir ve bu da özellikle genetik sağlık sorunlarında doğal seleksiyonu destekleyen bir yaklaşım olur.
Bununla birlikte yapılan yeni araştırmalar sadece bedensel değil, duygusal ve düşünsel yapımızın da aşılanmaya ve ayrışıp arınmaya gereksinmesi olduğunu ortaya koyuyor. Epigenetik adı verilen bilim ebeveynlerin yaşadıkları çevrenin etkilerinin de çocuklara hatta sonraki kuşaklara aktarıldığını kanıtlamaya başladı. Buradan anlıyoruz ki biz ne zaman ne hissedeceğimizi, nerede hangi seçimi yapacağımızı bilinçsizce de olsa genlerimize danışıyoruz ve haliyle özgür seçim yerine “sadık” seçim kaderimiz oluyor.
Bununla birlikte değişim ve gelişme hepimizin en içsel arzusu. Duygusal ve seçimsel evrimleşme, bir içsel bilgi yüzeye geldiğinde onun farkına varmamız ve derinlemesine dönüştürebilmek için adımlar atmakla olasılık kazanıyor. Bu bağlamda yeni nesil sorular bile geliştirdik:
- Bu duygu bana mı ait?
- Bu düşünce bana mı ait?
- Bu düşünce kime ait?
- Bu duygu kime ait?
- Burada yaptığım seçim gerçekten özgürce aldığım bir karara mı bağlı?
Yukarıdakiler ve benzeri sorulara gerçekçi ve “Hayat Dönüştürecek Yanıtlar” verebilmek için önce hangi sorunun hangi kaynaktan geldiğine, kaynak olan ata ise o atamızın benzer deneyimi yaşadığı kendi zamanında ne tür seçimler yaptığına, neyi atalarından farklı yapamadığına bakmak gerekiyor. Ancak bu veriye ulaştıktan sonra ÖZ bakış açımızı yeniden düzenlemek ve gerçekten özgür seçim yapabilmek şansı elde edebiliriz. Farklı bakış açısı ve özgür seçim atamıza ihanet değil tam tersine onun bizim bedenimizde yaşamaya devam eden DNAsı yoluyla kendisine gerçek bir farklılık ve tekâmül olasılığı yaratır.
Ben değişirsem atalarımın yazgısı da değişir, tarih tekerrür etmez, hayat evrilmesi gereken yöne daha kısa zamanda ve daha kolaylıkla ulaşır.
Bütün atalarımızı tanımıyoruz, deneyimleri ve seçimleri hakkında bir fikrimiz yok ancak ebeveynlerimiz bütün atalarını da içlerinde taşıyorlar. Hatta kendimiz de bütün atalarımızı içimizde taşıyoruz. Anne ve babamızla olan ilişkimize, onların bize olan yaklaşımlarına gerçekten ve derinden bakarsak bütün DNA ve genetik yapımızda kalıcı bir dönüşüm olasılık kazanabilir.
Artık bunun da kolayı var. Ben de “kolaya izinliyim” diyorsanız, Aile Çemberi grup çalışmamıza katılın. Gelin “annem babam ve ben” konulu bu çalıştayımızda ZASGE Grubu olarak sizlere yepyeni bir bakış açısı sunabilecek bir alan çalışması ile destek olalım. Aklımızda kalsın: Bir kişi değişir var olan her şey dönüşür. Bu dönüşüm çok kolay ve çok eğlenceli şekilde olabilir çünkü kolaylık ve neşe kaderimizdir.